6 Mart sabaha karşı , Ciddi kalp rahatsızlığı 7 ay önce fark edilen ve hemen tedavisine başlanan yine aniden gelen şikayetleri yüzünden hastaneye kaldırılan bu sürelerde sürekli irtibat halinde olduğum yakınlarından, iyiye gittiği müjdeleri ile yine whatsApp dan sürekli sağlıklı , huzurlu resimleri yollanan İstanbul'da yaşayan ikinci annem dediğim ve bir anne gibi sevdiğim yakın akrabamı ani gelen bir kalp kriziyle doktorların tüm uzun müdahalelerine rağmen kaybettik! Gözyaşlarıyla ne koyduğumu bilmediğim minik bir valizle en azından son yolculuğunda yanında olabilmek için altı saat sonra Istanbul'daydım ...
Neredeyse 2 dolu senedir yine kendi annemin özel sağlık sorunlarından gidemediğim susar gibi özlediğim Istanbul beni bir bahar havasıyla karşılamış olmasına rağmen üzüntüden üşüyen içimi ısıtamadı...
Ülkemde bir çok devlet işinde yavaşlık ve sıkıntılar yaşandığını bizzat yaşamışlığım olmasına rağmen 2. anneciğimin ve aile fertlerinin son zamanlarında yaşadıklarına inanamazken... Bir inanılamaz fırtına da ben oradayken yaşandı!..
Istanbul'un Anadolu yakasının göbeğinde olan Karacaahmet mezarlığında olan aile mezarlığına
defnedilmek için edilen müracaatta, bir buçuk günün akşam üstüne kadar bulunamayan (Tapusu, adası , parseli elimizde ki resmi evraklarla belli olan.) Dört bir yanı mermerli Taşında Aile İsim ve Soy adıyla yapılı kabrin bulunamaması, Daha kötüsü yoğun bakımında 3 gün yattığı ve orada Hakkın Rahmetine kavuştuğu yine Anadolu yakasında Kadıköy'ün oldukça eski, yakınlarda devlet hastanesi konumuna dönüştürülenen ve buranın şu an en büyük devlet hastanesi olan (ismi tüm istanbullularca malum hastanenin) morgunda 1 günden fazla kalamayacağı yetkililerce kesin olarak söylenmesi , üstüne üstlük Karacaahmet idarecilerince bir türlü bulunamayan aile kabri bir anne kaybetmenin acıdan yanmış yürekleri bir kez daha dağlarken hastaneye koşan evlatların rica minnetiyle birgün daha kalabileceği izni alınıp yine bulunamayan kabrin bilinen devasa adasına dağılan aile bireylerince tek tek neredeyse birbirine yapışmış kabirlerin arasında hava kararana dek aile mezarını arama yarışı ...
Yüzünüze pişkin pişkin , sıkılmadan, utanmadan bakıp orada ( aradığımız ada da , 36 senedir çalıştığını ) söyleyen idareciye ve çeşitli görevlilere ki onlarda uzun yıllardır orada çalışmaktalarmış şaşkınlıkla bakarak! Dilinizin ucuna kadar gelen ; kabri satarken talep ettiğiniz ücreti alıp kayıtlarınıza yeri ve parseli kaydetmemiş olmanızı hangi vicdanla ve iş ahlakıyla açıklayabilirsiniz? 36 senedir siz burada Allah adına söyleyin ne iş yaptınız???Diyememek... Meftanızı oraya ve o idarecilere emanet edeceğinizi düşünerek bu en doğal soruyu acı bir zehir gibi yutmak...
Onların iş anlayışını ve bunca senedir sizin vergilerinizle aldığı maaşının helalliğini Allaha havale etmek. Bundan 24, sene önce alınmış ve yaptırılmış 4 , kişilik çift katlı kabri bir türlü bulamamak !
Istanbul'un Anadolu yakasının göbeğinde olan Karacaahmet mezarlığında olan aile mezarlığına
defnedilmek için edilen müracaatta, bir buçuk günün akşam üstüne kadar bulunamayan (Tapusu, adası , parseli elimizde ki resmi evraklarla belli olan.) Dört bir yanı mermerli Taşında Aile İsim ve Soy adıyla yapılı kabrin bulunamaması, Daha kötüsü yoğun bakımında 3 gün yattığı ve orada Hakkın Rahmetine kavuştuğu yine Anadolu yakasında Kadıköy'ün oldukça eski, yakınlarda devlet hastanesi konumuna dönüştürülenen ve buranın şu an en büyük devlet hastanesi olan (ismi tüm istanbullularca malum hastanenin) morgunda 1 günden fazla kalamayacağı yetkililerce kesin olarak söylenmesi , üstüne üstlük Karacaahmet idarecilerince bir türlü bulunamayan aile kabri bir anne kaybetmenin acıdan yanmış yürekleri bir kez daha dağlarken hastaneye koşan evlatların rica minnetiyle birgün daha kalabileceği izni alınıp yine bulunamayan kabrin bilinen devasa adasına dağılan aile bireylerince tek tek neredeyse birbirine yapışmış kabirlerin arasında hava kararana dek aile mezarını arama yarışı ...
Yüzünüze pişkin pişkin , sıkılmadan, utanmadan bakıp orada ( aradığımız ada da , 36 senedir çalıştığını ) söyleyen idareciye ve çeşitli görevlilere ki onlarda uzun yıllardır orada çalışmaktalarmış şaşkınlıkla bakarak! Dilinizin ucuna kadar gelen ; kabri satarken talep ettiğiniz ücreti alıp kayıtlarınıza yeri ve parseli kaydetmemiş olmanızı hangi vicdanla ve iş ahlakıyla açıklayabilirsiniz? 36 senedir siz burada Allah adına söyleyin ne iş yaptınız???Diyememek... Meftanızı oraya ve o idarecilere emanet edeceğinizi düşünerek bu en doğal soruyu acı bir zehir gibi yutmak...
Onların iş anlayışını ve bunca senedir sizin vergilerinizle aldığı maaşının helalliğini Allaha havale etmek. Bundan 24, sene önce alınmış ve yaptırılmış 4 , kişilik çift katlı kabri bir türlü bulamamak !
İstanbul'un göbeğinde, yok bòyle bir durum! Hüsranı ve çaresizliği ile başka başka yerlerde yeni kabristanları arayıp yer araştırmak. Kaybettiğiniz değerin acısıyla yarı yarıya durmuş beyinleri çalıştırmaya gayret etmek. Ve yine üretilen bin bir fikrin arasından rahmetlinin tuttuğu eski evrakları karıştırırken, 24 sene önce alınmış ve yaptırılmış olan kabristanîn , 20 sene önceki emekli olmuş ve memleketine yerleşmiş çalışanını mucizevi bir şekilde bulup kendisine ulaşmak.. Ondan aldığınız tarifle kabristanı bulup yine hastaneye koşmak Ertesi gün öğle namazına müteakip meftanızı yerine yerleştirileceğini gerekli işlemlerin yapılmasını rica etmek, Neredeyse yorgunluktan ve üzüntüden bayılmak üzere olan yakınlarına hastanenin morg yetkilisi tarafından bundan sonra yapılması gerekenleri siz sormadan çalıştığı işin bilincini kavramış bilir kişiden bilgiler almak ve insanca yeterli ilgiyi görüyor olmak, hala işini bilir, insan gibi insanların olduğunu görmenin huzuru ile şükretmeniz..
Gerisi hepimizin bildiği üzüntülü anlarla, ateşin düştüğü yeri yakması !
Yüreğimi acıtan bir başka gerçek de; belkide halen İstanbul'da yaşayanların pek farkına varamadığı uzaktan baktığınız da ise bazı insani değerlerin yitirildiğinin çok daha net görülmesi. Sanki iki sene önce olanın bile artık tamamen yok olduğunu hissettiğiniz insanlık, hatta neredeyse tamamen ölmüş akrabalık duyguları! Acı gerçekten acı!.
Büyük şehirlerde yaşama çabası ve zorluğu, saygıyı , vefayı ve sevgiyi en kötüsü de insanlığı nasıl yok ettiğini görmek faklı ama derin bir acı olarak içimde kaldı.
"İnsanlar yaşadıkları acılarla büyürlermiş " Öyle derler ve doğrudur da. Ama bazı acılar var ki; o konuda hiç büyümeseydim keşke diyor insan.
Karceylanı*
16. Mart. 2017
İstanbul
Gerisi hepimizin bildiği üzüntülü anlarla, ateşin düştüğü yeri yakması !
Yüreğimi acıtan bir başka gerçek de; belkide halen İstanbul'da yaşayanların pek farkına varamadığı uzaktan baktığınız da ise bazı insani değerlerin yitirildiğinin çok daha net görülmesi. Sanki iki sene önce olanın bile artık tamamen yok olduğunu hissettiğiniz insanlık, hatta neredeyse tamamen ölmüş akrabalık duyguları! Acı gerçekten acı!.
Büyük şehirlerde yaşama çabası ve zorluğu, saygıyı , vefayı ve sevgiyi en kötüsü de insanlığı nasıl yok ettiğini görmek faklı ama derin bir acı olarak içimde kaldı.
"İnsanlar yaşadıkları acılarla büyürlermiş " Öyle derler ve doğrudur da. Ama bazı acılar var ki; o konuda hiç büyümeseydim keşke diyor insan.
Karceylanı*
16. Mart. 2017
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder