SAYFALAR 1*

28 Şubat 2024 Çarşamba

Rüya mı? Gerçek mi?

 



Rüya mı Gerçek mi?


Dün gördüğüm rüyadan uyandığımda gün doğmamış olmasına rağmen, uzun uzun rüyam bana ne anlatmak istiyor diye düşündüm...

Minicik çocukluğumun çok mutlu, keyifli bir dönemimin geçtiği İzmir de denize sıfır, iki katlı taş evdeyim.

 

Gelelim rüyama: Dediğim gibi denize sıfır olan bu evin kayıkhanesi, bir de sıkı sıkıya bağlı tahta kayığı vardı, benim ve yaşıtım olan, üst katta oturan aile dostlarımızın kızı Figen’e bu kayıkhaneye inmek yasaktı! YASAK kelimesini ezip geçmenin çocukça hafifliği bir yana, benim için mevsimlere aldırmadan, denize öylesi yakın olup dokunamamak en azından ayaklarımı ıslatamamak Yasak kelimesini bir o kadar anlamsızlaştırıyor, ne yazık ki yok saymama neden oluyordu!.. Bazı  zaman benden bir yaş büyük ve ablalığın onda olduğu söylenen Figen'i de kendime uydurup kayıkhaneye usulca iner denize ayaklarımızı sokup, koşarak yukarıya çıkar büyük bahçede uslu çocukları oynar, muzur, muzur gülüşürdük. 

Oysa: Figen bile bilmezdi ki; ben kayıkhaneye çok daha sık iner, en büyük aşkım olan denizle uzun uzun konuşur vedalaşırken de elbiselerim ıslanmayacak şekilde vücudumu denizin o mis gibi suyuyla ıslatır, yukarıya çıktığımda üstümde kuruyan denizimle, (küçücük bir çocuk için de oldukça tehlikeli olduğundan) doğru ve ciddi bir Yasağı çiğnemişliğimle bir suçlu gibi, ama çok mutlu bir şekilde yaşardım. Dedim ya ben orada çok mutlu ve keyifliydim, tüm aşklarım yanımdaydı, ailem, denizim, ben bir çocuk olarak Figen’in aksine, büyüklerime garip gelen bir şekilde hiç bir şey istemezdim. Babacığım da merakla sık, sık sorardı? ( Gül kokulum sana ne alayım ne istersin?) Tüm aşklarım yanı başımdayken babacığımdan zaman zaman istediğim minik yazılarını okuyamasam da  sayfalarını açtığınızda rengarenk güneş ve deniz manzalarının aralarından çıkan üç boyutlu kuleli şatoların, gemilerin, mutlu yaşayan insanların olduğu kitaplardı, hatta onların neredeyse kocaman bir koleksiyonunu yapmıştım... Figen’le saatlerce beraber tek tek bakar eğlenirdik. Yine dağıldım farkındayım! Dedim ya öylesi güzel hatırladığım çocukluk anılarım var ki o evle ilgi sayfalar dolusu yazabilirim. 😉 

 



 Dün gece o yalıdaydım yine: Kayıkhanenin girişine tahta bir kapı yapılmıştı daha da kötüsü! Üstüne asılmış büyükçe bir kağıda YASAK yazılmıştı irkildim! Minicik bir çocukken bile sözlü Yasak olan bu yerin üstünde ki yazı, üstelikte çirkin bir yazı ile yazılmıştı! O güzelliğe yakışmıyordu çıkardım ve düzgün bir yere atmak üzere bakınırken birden bire elimde yok oldu yazılı kağıt. (( Rüya işte.)) Bu duruma hiç şaşırmadan, usulca kapıyı açtım, hatırladığım o eski taş merdivenlerden indim, kayık yoktu ama denizim büyük aşkım oradaydı... Gülümseyerek merhaba ben geldim dedim, durgun deniz birden bire dalgalandı baştan aşağı beni ıslattı, mutlukla kahkahalarla gülmeye başladım evet dedim sen de hatırladın beni.

Dalgaların ilerisinde aynı kitaplarımdaki gibi fantastik bir şato belirdi ve merdivenlerinden tülden rengarenk elbisesi pırıl, pırıl parlayan, uzun sarı saçlarının üstünde ışıl ışıl bir taç olan güzel bir kadın bana el salladı gel der gibi. Hiç düşünmeden yanına gitmek için suya girdim, yüzmüyordum, yürüyordum. Her adımda biraz daha beni içine alan suyun değdiği tenim inanılmaz bir mutlulukla doluyken birden uyandım.!!! Ah asıl şimdi devam etmeliydin diyerek yeniden uyumaya çalıştım uyuyamadım! 😣 Kalktım ve düşünmeye başladım...  




Sonuç: Tüm düşüncelerimin çıktığı tek yorum ÖZLEM di.

Hepimiz bazen eski güzel günlerimizi özlemez miyiz? 

Yitirdiklerimizi, en büyük duygularımızı, hatta ulaşamadıklarımızı.

Ve ulaşmak istedikçe bize daha da uzak olduklarını bildiklerimiz! Aslında nereden biliyoruz uzak olduklarını? Ne biliyoruz? Nereden biliyoruz? YASAK kelimesi gibi öğretilmiş dünyasal çaresizliklerimiz değil mi bildiğimizi sanmak.

Hayal kurmak bile bir yaştan sonra komik geliyor bir çoğumuza neden? Hayal kurmanın yaşımı olur diye sormuyoruz hiç kendimize. Çünkü soru sormak ta ayıp bir yaştan sonra, bizler her şeyi biliyoruz, bilmek zorundayız ya!!! Oysa hayallerimiz için çabalamak yaşa bağlı değil bunu da biliyoruz. Biliyoruz da, yaşamın içinde ki ani ve umulmadık fırtınalar heveslerimizi, enerjilerimizi tükettiriyor bir bir. Neden buna izin veriyoruz?

Kalk diyordu rüyam, kalk silkelen sen ki Yasak tanımaz koca yürekli çocuk, uyan diyordu artık büyüdüğünü unut, yeniden kendin için mutluluğu yaratmayı öğren, bil ama hiç bir şeyi bilmediğini bilerek bil.

Gel diyordu rüyam, gel eski şehrine, eski ülkene, denizlerin en derininde ki o eşsiz güzellikler seni bekliyor sen yeter ki iste. Biz seni ÇOK ÖZLEDİK.

Sonuç: Bir ÖZLEM Kİ karşılıklı... ÖZLEM DE YASAK KELİMESİ GİBİ BELKİ DE YIKILMALI ÇOCUKÇA MUTLULUKLARLA.

 

Sevgiyle, mutluluklarla kalın.

Karceylanı* 28.02.2024





NOT: Sanılmaya ki, bu ciddi tehlikeli işi yapan bu iki minik kız büyükleri tarafından yakalanmadı.. Yakalandık! Hem de üst katta oturan Güzin teyzem tarafından o gün bende Figen de daima nazik olmasına karşın, bizleri de çok sevmesine rağmen ciddi azarlandık ve tabi ki babamla annem eve geldiğinde onlara da söylendiğinden babam tarafından da ciddi kızgın bir ifadeyle ki o yüzünü neredeyse hiç görmedim bir daha. 😰 azarlanıp evden çıkmama cezası aldık.. 

Bir zaman sonra da, benim deniz aşkıma gem vuramayan büyüklerimizin aldığı kararla evlerde olan yardımcı teyzelerin müsait oldukları zaman içinde onların refakatleriyle kayıkhaneye inmemize izin verildiği söylendi, dünyalar benim, hatta Figen'ciğin olmuştu. Yardımcı teyzeleri her gün bizleri kayıkhaneye indirmeleri için gereken şirinlikte yine bana ve Figen'e kalmıştı.  Odalarımızı toplayıp doğru düzgün yenilen yemek şartıyla evet, her gün denizin yanına mayolarımız ve bornozlarımızla inip kovalarımızla birbirimizi ıslatmamız elbette ki seyre değerdi. Boyasız kayığın üstünde o günlerden kalma, ıslanmış upuzun pırasa saçlarımla,  tüm dişlerimle sırıtışımla  mutluluğumun nişanesi resim tarafımca saklanıyor. 😂


Karceylanı*


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder