SAYFALAR 1*

5 Kasım 2016 Cumartesi

İnsan neden sürekli masum bir insanı suçlar? (İFTİRA) Müslümanlıkta iftira & Psikolojik nedenleri





İftiranın sözlük anlamı:  

1) Kişinin yapmadığı bir şeyi yapmış gibi göstermek, yaptığını söylemek.

2) Kişinin veya kişilerin hayatlarını zora sokmak amacı ile hakkında söylenilen asılsız sözler.







İFTİRA Neden atılır. 


insan neden yalan yere masum bir insanı suçlar? İftira atmak iftiracıya nasıl bir haz verir? Nedir bu kuru iftira dedikleri? Yoksa iftiranın kökeninde müfterinin bizzat kendisi mi vardır?

İftira atmak yani asılsız suçlamalarla bir insanı incitmek, zor duruma düşürmek, onurunu zedelemek, aşağılamak ve insanların gözünden düşürmek, maddi manevi ona zarar vermek çok çirkin bir davranıştır.
İftiranın kökeninde bilinçaltındaki intikam duygusu yatar. İftiracı kendisini inciteceğini umduğu suçlamaları, özellikleri, ithamları iftira attığı kişiye yakıştırır daha doğru bir tabirle yapıştırır (!) ?Çamur at izi kalsın? mantığıyla karalamaya çalışır. İftira atmak bir insanı incitmenin, onun inandırıcılığını ortadan kaldırmanın en sinsi ve çirkin yoludur. Üstelik atılan iftira bir ayna gibi kişinin bilinçaltını yansıtır. Bastırdığı duygularını, gizlediği suçlarını, günahlarını, hırslarını ve hayallerini yansıtır. Evet iftiralar hayalleri yansıtır çünkü bunlar karşıdaki insanı görmek istediğiniz şekilde tasvir eden asılsız suçlamalar başka bir deyişle hayallerdir.
Kuşkusuz iftira atmak insanoğlunun sahip olabileceği en kötü alışkanlıktır. Evet iftira bir tür alışkanlıktır. Bazı insanlar iftira atmaktan tarifsiz bir zevk alırlar. İftira, bastırılmış duygularının dışavurumu gibidir, onları zehir akıtır gibi rahatlatır.

İftira, iftiracının iftira attığı kişinin masumiyetinden, dürüstlüğünden ve inandırıcılığından korktuğunun, çekindiğinin çok açık göstergesidir. İftira bu anlamda bir tür psikolojik savaş yöntemi olarak karşımıza çıkar. Bir insanı susturmanın, konuşsa da sözlerinin tesirini azaltmanın yolu o insanın inandırıcılığını zedelemek yani ona en olmadık iftirayı atmaktır. Buradaki amaç şudur; ?öylesine uzak bir yalan atmalı ki bu kişi kendini savunurken dahi bu çamura saplanıp kirlensin?. Politikacılar, sanatçılar, halka mal olmuş insanlar, başarılı iş adamları ve iş kadınları, ?meyve veren ağacı taşlarlar? misali zaman zaman iftiraya uğramaktadırlar. Oysa atılan iftiralar daima iftirayı atanların ayna misali kendi bakış açılarını yansıtmaktadır. Örneğin dolandırıcılık yapan veya buna niyet eden biri karşısındaki herkesin böyle bir kartı olduğu fikrine kapılarak onu dolandırıcılıkla suçlar. Ya da gayri ahlaki bir hayat süren bir insan ister istemez bu hayat anlayışını iftiralarıyla açığa vurur. Kaldı ki ?yansıtma? çok bilinen bir psikolojik savunma mekanizmasıdır.
Unutulmamalıdır ki; ?güneş balçıkla sıvanmaz?, yalan ve iftira ile kurgulanmış bir hayat mutlaka açık verir, çelişkilerin ve detayların içinde boğulur ve bu çirkin sözler iftira atanın kendisine döner, ayağına dolanır. İftirayı atmak kadar, bu asılsız sözleri yaymak ve şahit olmadan, hiçbir bilgiye dayanmadan bir yalana çanak tutmak çok büyük bir suçtur.

İftira ancak kendini ispatlayamayanların yada sizi çekemeyenlerin kirletmek için yaptığı pis bir durumdur.Asıl konu arkadaşlarınızı yanlış yönlendirip size karşı cephe almasını sağlamaktır.Somut olarak gösterdiği hiç birşey yokken bir insanı karalamak ancak seviyesi düşük insanların işidir.  


hakkınızda işlem yapmaya yetkili resmi makamlar şikayet veya ihbar edlmesi lazım . İnsanlar sizin hakkınızda yapmadığınız bir suçu kendi aralarında kouşuyor ise burada iftra değil hakaret suçu oluşur.
Adli makamlara yahut hakkınızda işlem yapmaya yetksi bulunan idari bir makama şikayet edilmişse o zaman iftira suçu kapsamında değerlendirilebilecektir.Bu makamların sizin hakkınizda bir işlem yapıp yapmaması öemli değildir,önemli olan haksız yere resmi makamlara şikayet edilmiş olmasıdır.

asıl sitelerde cok konuşarak karalayarak iftira atanlar ajandır.

O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür. Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi? (Nur Suresi,15-16)
Eger Birine Iftira Atip Vicdansizlik Edersen,
Bu Seni Olunceye Kadar Dusundurur,

Baskalarinin Emegiyle Kazandiklari Onurlu ve Kararli Durusu,
Onursuzluk Yaparak, Iftiralarla Karalamak Insanliga Ihanettir.

1) Kar gibi olsan yine iftiradan kurtulamazsin.


2) İftira kötü köpek gibidir, kaçanın ardından ürür, pervasızlıkla yüzüne baktın mı sesini keser.


3) İkiyüzlülüğü, dalkavukluğu beceren, iftirayı da becerir.


4) İftira eşek arısına benzer, onu ilk vuruşta öldüremeyecekseniz, hiç dokunmamak daha iyidir.


5) İftira, kılıçtan daha zalim silahtır, çünkü iftiranın açtığı yaralar hiç kapanmaz.


6) İnsan iftirayı ancak önem vermemekle yenebilir. İftira edileni değil, edeni kirletir.

7) Bir iftira başka iftiralar doğurur ve yerleştiği yerde ebediyen kalır.


8) Maksat iftira atmak olduktan sonra, söylenecek söz mü bulunmaz, fazilet bile iftiracının ve iftiranın ekmeğine yağ sürer.

9) İnsan genellikle başkasına sürmek istediği çamura bulanır.

10) İftira atan`da ne suçluluk duygusu, ne arlanmak, ne utanmak, nede onur vardır, tek bir mesleği vardır, oda: İnsanlık düşmanlığıdır,

...Alıntı...

KAYNAK: http://www.kisiselgelisimveolumlamalar.com/ruh-sagligi/psikolojide-iftira-t538912.0.html







Müslümanlıkta iftira atmanın vebali...

Müminler kendilerine bir iftira atıldığında, Allah'ın kendilerini bununla denediğini, sabır göstererek tevekkül ederlerse Allah'ın kendilerinden razı olacağını ve kendilerini bu iftiradan temizleyeceğini bilirler. Nitekim bir ayette müminlere atılan iftiranın, kendileri için aslında bir hayır olduğu şöyle bildirilir:
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır. (Nur Suresi, 11)

İnnellezîne câû bil ifki usbetun minkum, lâ tahsebûhu şerren lekum, bel huve hayrun lekum, li kullimriin minhum mâktesebe minel ismi, vellezî tevellâ kibrahu minhum lehu azâbun azîm(azîmun). 

Kuran'a uyan insanlar, her şeyden önce tüm olayların Allah'ın bilgisi ve kontrolü altında gerçekleştiğine ve her olayı Allah'ın kendileri için en güzel ve en hayırlı şekilde yarattığına kesin bir bilgiyle iman ederler. Dolayısıyla, en şiddetli ve acımasızca görünen iftira sözü ile de karşılaşsalar, bunun ardından mutlaka kendileri için bir hayır geleceğini bilirler. Elbetteki, müminler kendileri hakkında söylenen asılsız sözlerden uzak olduklarını göstermek ve iftirayı üzerlerinden atmak için her türlü meşru yola başvururlar. Ancak, sonuçta Allah'ın kendileri için hayır ve güzellik dilediğini bilerek bunu yaparlar.


Hatta kimi zaman dünya hayatındaki imtihanın bir parçası olarak, bir mümin için iftira ile birlikte birçok başka zorluk da peşi sıra gelebilir. Aynı dönemde çok şiddetli bir hastalık geçirebilir, ailesi, yakınları mağdur duruma düşebilir ya da herhangi bir nedenle zor durumda kalabilir, maddi açıdan bazı güçlükler çekebilir. İşte gerçek bir Müslüman tüm bunların Allah katından bir deneme olduğunu, her zorlukla beraber bir kolaylık yaratıldığını ve sabredenlerin cennet ile müjdelendiklerini bilerek çok kararlı, itidalli, cesur ve şevk dolu bir tavır gösterir. Asla sıkıntı duymaz, ümitsizliğe kapılmaz, üzülmez; başına gelen tüm zorlukları Kuran'da emredilen akılcı tavır ve güzel üslupla karşılar. 

&

İftira etmek

Sual: Yalan ve iftiranın dindeki yeri nedir?
CEVAPİmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. (C.3, m.34)

İftira büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her dinde haramdır. İftirada bir mümini incitmek de vardır ki, bu da, başkaca haramdır. Bunlardan başka, iftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya sebep olur ki, bu da haramdır.(C.3, m.41)
Müslümanlara suizan, zulüm etmek, mallarını gasp etmek gibi ve haset, iftira ve yalan söylemek ve gıybet etmek gibi haramdır.(Hadika)Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Davud]

(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.) 
[İbni Ebi Şeybe]

(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [İbni Adiy]

En çok düşmanı olan kimdir? 
En çok düşmanı olan Allahü teâlâdır! Bir gün Musa aleyhisselam, insanların konuşmalarından bıkmış, (Ya Rabbi, n'olur bu insanlar benim hakkımda konuşmasın) diye dua etmiş. Allahü teâlâ buyurmuş ki:
(Ya Musa, senin istediğin o şeyi ben, kendim için bile yapmadım. Görmüyor musun, duymuyor musun, Benim hakkımda neler konuşuyorlar.)
Peygamber efendimiz Allah’ın habibi idi, âlemlere rahmet idi. İnsanları Cennete davet için, Cehennemden sakındırmak için en acı sıkıntıları çekti. Ona akla hayale gelmeyecek iftiraları yaptılar, hâşâ, sihirbaz dediler, hâşâ, mecnun dediler, hâşâ, şair dediler, hâşâ, hanımı Âişe validemize iftira ettiler, çok eziyet ettiler, yollarına dikenler döşediler. Allah’ın Habibi ile savaştılar. Halbuki O rahmet-i ilahi idi, insanlar yanmasın diye adeta çırpınıyordu. (Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı) buyuruyordu. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehennemde bırakır.) [Ebu Davud]

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.) [Nahl 105]

İkinci binin müceddidi, hadis-i şerifle müjdelenen imam-ı Rabbani hazretlerine yaptıkları eziyet diğer iftiraların yanı sıra ne dediler biliyor musunuz, Serhend cahili dediler, bu isimle de yazılar yazıp dağıttılar.

Resulullahın vârislerinin istisnasız hepsi de aynı eziyet ve sıkıntılarla karşılaşmışlar, çeşitli iftiralara maruz kalmışlardır. Hatta ibni Âbidin hazretleri, hocası Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerine yapılan iftiralara dayanamayıp, iftiracılara ve onlara inananlara bir reddiye risalesi yazdı. Bu risaleye de Sell-ül-Hüsâmü'l-Hindi li-Nusreti Mevlana Şeyh Halid Nakşibendi ismini verdi.

İmam-ı Gazali hazretleri de iftiralara maruz kalan büyüklerdendir. Felsefeciler ve bid’at ehli olanlar hâlâ bu büyük imama iftiralarına devam etmektedirler.

Kim Muhammed aleyhisselama çok benzerse o derece, bu sıkıntılar, bu iftiralar başına gelir. Bunlar, bu yolun şanındandır. Eden kendine eder. Allahü teâlâ kimi azaba atmak isterse büyüklerin üstüne salar, yani o insanlar büyüklere dil uzatır. Yaradılışında said olanlar kesinlikle büyüklere dil uzatmazlar. Başka günahları olabilir ama büyüklere dil uzatmazlar.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Şeyh-ul-islam Abdüllah-i Ensâri Hirevi, "Ya Rabbi! Dostlarını öyle yaptın ki, onları tanıyan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor" buyuruyor. Bu büyüklere düşmanlık etmek, sonsuz ölüme sürükleyen bir zehirdir. Onları incitmek, sonsuz felaketlere sebep olur. Allahü teâlâ bu belaya düşmekten korusun! Şeyh-ul-islam yine buyurdu ki, "Ya Rabbi, her kimi felakete düşürmek istersen, onu bizim üzerimize atarsın." (m.106)
Peygamberlerden başka herkes günah işler. Allahü teâlâ sevdiği kullarının günahlarının cezasını ahirete bırakmaz. Çünkü günah suçtur. Karşılığı cezadır. Dünyada üç sıkıntı verir:
1- Hastalık verir. Sabrederse affeder. Sebeplere yapışmak ve geleni Allah’tan bilmek lazımdır. Ve ne maksatla geldiğini bilerek şükretmeli.

2-
 Günahların affı için ikinci yol maddi sıkıntıdır. Borçlu olmaktır. Borçlarını ödemek için çekilen sıkıntılardır. Bu da günahların affına sebeptir.

3-
 İnsanların yalan ve dedikodu ve iftiralarıyla haksız olarak iftiraya uğramaktır.

İftiraya ceza
Sual:
 Hazret-i Âişe validemize iftira yapılınca, âyet-i kerime inmişti. Bu âyet-i kerimeye göre iftira edenler cezalandırıldı mı?
CEVAPEvet, iki erkekle bir kadına kazf haddi yapıldı. (Ebu Davud)

Kazf haddi: Kazf, fırlatmak, atmak demektir. İslamiyet’te muhsan olan [evli olan namuslu] erkek veya kadına zina lafı atmak olup, büyük günahtır. Kazf edilen kimsenin istemesiyle, kazf edene had vurulur.

KAYNAK: http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1241



Sufizm de İftira atmak

Önem arz eden bir şeyin doğal olanı, gerekeni yapmaktır. Şayet normali seçip bunu uygulamaya koyarsanız, istekleriniz yerini bulur. Ama farklı noktalara, hele “iftira” denen bir saplantıya giriyorsanız, bu takdirde işler değişir.

Zira iftira, birçok ortamda insanı mağdur duruma düşürmekte, yapanı veya alet olanı adeta insanlıktan çıkarmaktadır.

Hangi şartlarda olursa olsun, bu zilleti hoş görmek imkânsız gibidir.

Sağlıklı düşünürseniz ne denmek istendiğini anlarsınız. Kendisi ile ilgili şeylerden habersizce yaşayana böyle bir yük bindirmek, insanlık onur ve asaletine yakışmaz. Ayrıca hiçbir neden de iftiranın hafifliğini göstermez.

Bu büyük günahın bağışlanması için; iftira atılan kişinin gönlünü almak gerekir.

İftiranın büyüğü veya küçüğü elbette olmaz.

İftira iftiradır.

Bana sorarsanız; insan denen varlık, bu kavramın önemini kavrayamamış, yaşamına aksettirememiş. Bu, mental hayvan zihniyetinin ürünüdür diyebilirim.

Çünkü “yapılmayanı yapılmış” gibi göstermek, kimsenin haddi değil.

Anlaşılan, iftira edenin çok ciddi kimlik sorunları var.

Öyle görünüyor.

Hırsız niteliğindeki bir insana dahi bu yapılmamalı, yakıştırılmamalı.

Evet, hırsız kendine ait olmayan bir şeyi çalmak suretiyle halkın nefret ettiği bu unvana layık görülür.

Ancak kimin yaptığı belli olmayan bir suç için önyargıyla “o yapmıştır” demenin illa ki bir vebali vardır.

İftira atan, karşılığını çok acı şekilde öder. Zira bu fiil, yalandan dahi kötüdür.

Çarpıcı olan, iftiranın genellikle “zanna” dayanması. Ama zan, haktan bir şey ifade etmiyor ki.

Hani yalan söyleyen birine, “O yalancıdır” der geçersiniz.

Ancak “iftirada bulunana”, en olumsuz duygularla yaklaşır, gereğini yapma yoluna gider veya susar ondan süratle uzaklaşırsınız.

Bu arada akla gelen soru şu:

Benzeri olmayan bu olumsuz kavram acaba hangi koşullarda insanların başvurdukları bir şey?

Tahminim, bu iğrenç yaklaşım, bireyin içinde yaşadığı psikolojik sancılardan, iç çatışmalarından kaynaklanıyor. Meselâ bir insanı hasım gibi görüp alt edebilmek gayesi ile yapılan yalan yanlış haberlerin tümünün, düpedüz iftira yollu olduğunu söylemek mümkün.

Bu halka daha da büyüyebilir, toplumlar hedef aldıkları gruplar hakkında düzmece bilgileri sağa sola yayarak iftira atabilir. Bunun sonucunda nifak doğar.

Mistik düşünce, iftirayı ve sebep olduğu yan tesirleri“büyük günahlar” şeklinde kabul etmiş.

Çok ilginçtir, toplumda okumuş, belirli bir kültür seviyesini yakalamışların yanında, kendine güvenemeyen cahil yeteneksiz, hayata bakış açıları son derece zayıf olan kimselerin de bu yola başvurdukları görülüyor.

Bir bakıma, menfaatleri için “ruhlarını satmaya yeltenenlerin teşebbüsleri arasında” mutlaka iftira denen bu kötü illet bulunuyor.

Akla hayale gelmeyen yaklaşımlarda bulunanların başvuracağı silah, bu yeteneksizlik oluyor.

Dolayısıyla tarih boyunca insanlar birbirlerine haksız muamele ediyorlar, davranışları ile birbirlerini kırıyorlar.

Ama bu kötü huyla yaklaşım yapanlar, kendi aralarında dahi barınamayıp, o ortamdan kopma mecburiyetinde kalıyor.

Sadece semavi dinlerde değil, toplumsal anlamda dahi, kifayetsizliğin sembolü olarak kabul gören bu kavramı lügatimizden silmek, yapanı önce uyarmak, devam edeni ise hayatımızdan çıkarmak zorundayız. İftiranın, insani bir yaklaşım olmadığı, inanç-kültür seviyesi ile ölçülemediği anlaşılıyor.

Vicdan sahibi bir insan bu tür yaklaşımlara asla tevessül etmez, korktuğu için bu yola başvurmaz. Şayet böyle bir teşebbüs içindeyse, ne yazık ki çok şeyini yitirmiş, doğruluktan yana nasibi kalmamış demektir.

İftira eden kimseye sıcaklık duymak mümkün değildir. Ayrıca o kimseye itimat da edilmez.

Herkes yanından acilen uzaklaşmayı yeğler.

Çünkü akıbetin bir gün kendi başlarına geleceğini düşünür. Sonuçta onlar “hain, ikiyüzlü” kimselerdir.

İftira atan, önünde sonunda yaptığına dolanacaktır.

Zaaflarını kontrol edemeyen kimse, “bu manasız çıkışları yapmanın sonuçlarına” mutlaka katlanır derim.

Yazan: Ahmed.F. Yüksel. 
KAYNAK: http://sufizmveinsan.com/cuma/iftira.html






İftira atılan kişi sürekli aynı kişi ise bunun birde iftiracı açısından Psikolojik nedenlerine bakmak gerekir.





Paranoid Kişilik Bozukluğu




    • Başkalarına karşı duyulan güvensizlik 
    • ve aşırı kuşkuculuk… 

























    • Nedir?
    Bu hastalığın temelinde başkalarına karşı duyulan güvensizlik ve kuşkuculuk yatar. Kişi kuşkularını, tartışarak, şikayet ederek yada agresiflik ile ifade eder. Paranoid kişiler görüntüde soğuk, objektif ve mantıklı gibi görünebilirler ama genelde saldırgan, inatçı ve sarkastik davranırlar. Başkaları hakkında negatif yargılar geliştirebilir ve kendileri gibi paranoid inançların paylaşıldığı tarikatlara yada gruplara üye olabilirler.
    Paranoid kişilik ilk olarak çocuklukta, ve ergenlik döneminde ortaya çıkar. Belirtileri yalnızlık, arkadaş edinememek, aşırı hassas olmak, tuhaf düşünceler ve fantaziler olarak görülür.
    Bu kişiler kendilerini iki zıt şekilde görürler: bir taraftan davranışları ukalaca ve kendini beğenmişçe olmasına rağmen diğer taraftan küçük düşmeye ve aşağılanmaya karşı savunmasızdırlar. Bu kişiler genelde kendilerini dürüst, adil ve doğru olarak görürler fakat başkalarının kendilerini yanlış anladıklarına inandıkları için güç kullanarak kendilerini göstermeye çalışırlar. Her zaman diğer insanlar hatalı kendileri doğrudur. Araştırmalar paranoid kişilerin altı temel inanca sahip olduklarını göstermektedir:
    1. Felaket çok yakın.
    2. Dünya kötü insanlar ile dolu.
    3. Kaza diye bir şey yok; bu tür olaylar kötü niyetli insanlar tarafından gerçekleştirilir
    4. Herkes bana kötülük yapmaya çalışıyor.
    5. Ben haklıyım, diğer insanlar yanlış.
    6. Ben diğer insanlardan farklıyım; başkalarının göremediklerini görebilir yada hissedebilirim.
    Paranoid kişiler diğer insanların kendisine zarar vereceğini, kandırmaya kalkacağını yada kullanmak isteyeceklerine inanır ve insanların güvenilirliği konusunda şüpheler ile doludur. Eğer paranoid kişiliğe sahipseniz büyük ihtimalle hiç bitmeyen güvensizliğiniz ve başkalarının sizi aldatmasını beklemekten tükenmişsinizdir. Siz başkalarından en kötüyü beklersiniz ve diken üstünde beklersiniz. Bu yüzden sürekli endişeli, korku dolu, kuşkucu ve gerginsiniz. Siz kötü bir dünyada yaşıyor ve olabilecek bir saldırıya karşı her an hazırda bekliyorsunuz.
    Paranoid kişiler arkadaşlarından yada dostlarından sadakat gördüklerinde çok şaşırırlar ve hatta inanamazlar, çünkü bir sorun olduğunda herkesin kendisine saldıracağını yada umursamaz davranacağını beklerler. Başkalarından gelen iltifatlerı genelde gizli eleştiriler yada daha iyisini yapması için kendisine yapılan baskı olarak algılarlar. Çoğunlukla başkalarının yardım teklifini bir işi tek başlarına beceremediğine dair bir mesaj gibi düşünürler. Başkalarından yardım isteyemezler ve kişisel bilgilerini paylaşamazlar çünkü bilginin kendilerine karşı kullanılmasından korkarlar.
    Eğer siz paranoid kişilik bozukluğu yaşıyorsanız, çevrenizdeki insanlar sizi geçinmesi zor birisi olarak görüyor olabilirler. Arkadaşlarınıza güvenmiyor ve agresif tavırlarla yaklaşıyorsunuz. Sürekli şikayet ediyor, insanlara soğuk ve ilgisiz davranıyorsunuz. Arkadaşlarınızla inatlaşıyor, alaylı ve iğneleyici sözler sarfediyorsunuz. Başkalarına alınmakta çok hızlı ama affetmekte çok yavaşsınız. En ufak olayda bile intikam almak istersiniz.
    Araştırmalar, Paranoid kişilerin eleştiri ve cezalandırma sonucunda ortaya çıkan utanç ve aşağılanma duygusuna karşı aşırı derecede hassas olduklarını göstermektedir. Doğal olarak bu kişiler otorite sahibi insanlar ile sürekli problem yaşarlar, çünkü özgürlüklerini yitirmekten, köle haline getirilmekten ve bastırılmaktan korkarlar.
    Pranoid özellikler normal insanlarda belli ölçüye kadar mevcuttur ve bir insanı Paranoid kişilik bozukluğuna sürükleyen etkenler belirsiz olabilir; örneğin stress altında ortaya çıkabilir. Görünümleri gergin, savunmada, sinirli, aşırı hassas ve her an saldırmaya hazır olabilir. Kendilerine yönelik eleştiriyi asla kabul etmezken, başkalarını kritize etmeye ve aşağılamaya meyillidirler. Genelde bu tür insanlar enerji dolu, hırslı, çok çalışan ve başarılı insanlardır. Saldırgan, inatçı ve katı olmalarının yanısıra oldukça akıllı ve bilgilidirler. Paranoid kişiliğin bir özelliği sorumluluğu başkalarının üzerine atarak suçu kendi dışındaki diğer insanlarda aramaktır.
    Belirtileri
    1. Başarısızlıktan ve aşağılanmaktan aşırı derecede korkma
    2. Karşılaştığı kötü davranışları asla affetmemek, kin tutmak
    3. Kuşkuculuk, kıskançlık, çekememezlik
    4. Sorumluluktan ve suçu üstlenmekten kaçınmak
    5. En sıradan davranışların bile kötü amaçlı olduğunu düşünmek
    6. İnsanların sadık olmadığına dair sürekli şühpe duymak, kimseye güvenmemek
    7. Kendini korumak için aşırı ve saldırgan bir tarz ile hareket etmek.
    8. Başkalarını suçlamak
    9. Sabit fikirli, inatçı ve katı bir yapı
    10. Kızmaya, öfkelenmeye ve agresifleşmeye hazır olma
    11. Otoriteye karşı başkaldırma
    12. Ukalalık, kendine aşırı güven, herkesten üstün olduğuna inanmak
    13. Yalan söylemeye ve gerçekleri farklı göstermeye eğilim
    Tedavi
    Çok az Paranoid kişilik bozukluğu olan kişi kendi isteği ile psikoloğa yada psikiyatriste tedaviye gelir. Çoğu kez ya aile üyeleri yada başka etkenlerin zoru ile terapiye başlarlar.
    Araştırmalar düşük dozda verilen bazı ilaçların terapi ile birlikte kullanılması ile başarılı sonuçlar elde edildiğini göstemiştir. Fakat Paranoid kişiler ilaçlara kuşku ile yaklaşacakları için ilacın yan etkilerine ciddi tepkiler verirler. Dolayısıyla hasta belli semptomları durdurmayı kendi isteyene kadar ilaç önermekten kaçınmak iyi olabilir. Uygulanacak tedavi yöntemi hastanın işbirliği göstermesi ile çok daha başarılı olacaktır.
    Kişilik hastalıklarının erken yaşlarda gelişiyor olması ve insanların kendilerini bu hastalık ile tanımlıyor olması tedavinin çözümünü zorlaştırmaktadır. Tedavinin başarılı olabilmesi için kişinin kökleşmiş davranış şekline, yaklaşımlarına, bakış açılarına, ilişki yapılarına ve kapasitelerine değinilmesi gerekir. Genelde kişilik problemleri psikoterapi ile çözümlenebilmesine rağmen, uzun zaman içinde yerleşmiş olan bu duygu, düşünce ve davranış alışkanlıklarını değiştirmek yoğun ve sürekli tekrarlanan bir tedavi ve öğrenme süreci gerektirir.
    Çiğdem Alper, MA


    Psikoterapist


    (İftira ve sözlü tacizin bir başka şekli )

    BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU

    http://cty.com.tr/files/journals/4/40.pdf

    Uz. Dr. M. Hakan TÜRKÇAPAR*Dr. Banu IŞIK* Tarafından hazırlanmış uzunca bir akademik makaledir.  Lütfen üstteki adresten okuyunuz. Oldukça enteresan, özellikle bir iş yerinde çalışan bireyler için ÖNEMLİ BİR BİLGİ. 


    İftira atmak 

    psikolojik bir rahatsızlığın 

    belirtisi mi? 

    Günümüzde gitgide yaygınlaşan kötü hasletlerden birisi de iftira atmak. Peki, nedir bu iftira atmak hastalığı Öncelikle kelimenin anlamını kavrayalım. İftira kelimesi firye mastarından türemiş bir kelimedir. Firyenin anlamı ise yalan söz uydurma dır. Şu halde iftira, çamur atma yalan isnat etme gibi anlamlara tekabül eder.
    Psikolojide kişilerin geliştirdiği savunma mekanizmaları vardır. Bunlardan birisi de yansıtma . Bugünkü konumuza dâhil olacağından yansıtma mekanizmasını da kısaca açıklayalım. Kişi hoşnut olmadığı bir durum karşısında kendisini temize çıkartmak için var olan kötü durumu karşı tarafa aktarır. Başarısızlığın ardında bir bahane sunar. Bu sunuşta kesinlikle karşı taraf suçludur. Bir diğer yönelim de kendi yaptığı suçu başkasına atmaktır. Örneğin kopya çeken bir öğrencinin kopyayı çektiği arkadaşı için bu arkadaş benden kopya çekti diyerek kendisini aklaması bir yansıtmadır.
    Son olarak narsisistik kişilik bozukluğuna değinip konumuza başlayalım. Narsisistik kişilik bozukluğu kişinin kendisini herkesten üstün gördüğü bir durum. Bu kişiler olmayan başarıları ile sürekli övünür ve çevreden övgü duymayı isterler. Etraflarındaki insanları kendilerine övgü yağdırdığı müddetçe arkadaşlığında tutar ve bu bitince o kişilerle bütün ilişkilerini keserler. Megaloman olarak da bilinen bu insanlar eleştirilere karşı çok duyarlıdır fakat kötü söylemlerden asla etkilenmezler. Yalnızca kendileri hakkında ne kadar beğeninin bulunduğunu bilmek için eleştirileri önemserler aksi durum ise onlar için hiç mühim değildir. Olumsuz eleştirilerden kesinlikle etkilenmezler. 
    İftira olmayan bir durumu karşı tarafa yakıştırmaktır. Bu gerek iffet için gerekse kişinin davranışları için yapılabilir. Özellikle topluma mâl olmuş insanlar iftiraya hedeftir. Zira kişileri itibarsızlaştırma çabası iftira ile mümkündür.
    Bilinçaltında bulunan bastırılmış öfke karşı tarafa bir şekilde aktarılır.  Kendi hayatının çok kirli olduğunu düşünen kişiler karşılarına temiz hayat süren birisi çıkınca delirecek gibi olurlar. Böyle durumlarda yapılacak en adice ve kolay şey karşı tarafa iftirada bulunmaktır. Örneğin iffetli bir kıza fuhuş yaptığını ima etmek. Bu tür yalan haberleri her yere yaymak. Sevdiği kızı terk eden adamın, soranlara beni terk etti diyerek vicdanını rahatlatması. Dini bilgiler üzerine ihtimal ile konuşulamaz din kesin bilgidir diyen birisine din için bilmiyorum ama şöyle olabilir dedi diyerek iftirada bulunmak. İftiranın türleri saymakla bitmez peki ne oluyor da bu insanlar iftira atıyorlar
    Kendilerinin sahip olmak istedikleri bir konumda şayet siz varsanız narsisistik kişilik bozukluğu olanlar sizin birinci düşmanınızdır. Onların en sık başvurduğu yöntem olmayanı olmuş kabul etmek olduğundan iftirada bulunmak da onlar için normal bir durumdur. Yansıtma mekanizması ile eşlik eden bu hâlde iftira atan esasında kendisinde bulunan bir durumu karşı tarafa yükler. Örneğin gençliğinde gayri meşru bir ilişki yaşamış ve bunu utanç olarak görmüşse temiz bir insan onu rahatsız edeceğinden o temiz insana bu iftirayı atarak kendisini mutlu eder. Ya da kendi başına gelse felaket sayabileceği bir hâli intikam almak istedikleri için uydurur. Bilmiyorsan konuşma der çünkü kendisi bilmiyordur. Boş bir insansın der zira kendisi boştur. Hatta belki matematikten nefret ediyordur da bu sebeple matematik hocasının ardından küfürleri yağdırıyordur. Adamcağızın suçu ne bunu düşünmez.
    Benzer şekilde kendisine iyilik ve yardımda bulunulan bir fakir de sırf hasetliği ve kıskançlığı yüzünden size iftirada bulunabilir. Nereden geliyor bu paranın musluğu seni geçende şöyle görmüşler diyerek olmayan bir durumu size isnat eder. Kendi gurur ve egosu tavan yapmış olan bu narsisistik kişilik bozukluğu olan insan, fakirliğini onur kırıcı bulmakta ve sizin yardımla onu ezdiğinizi düşünerek vehme kapılmakta savunma mekanizması olarak da iftira ile sizi alt etmektedir. Kısacası sizi o ezmekte böylece vicdanını kendince rahatlatmaktadır.
    Kulaklarımızı kapatıp yolumuza bakalım vesselam.
    Hatice Çay.
    KAYNAK : http://www.milligazete.com.tr/iftira_atmak_psikolojik_bir_rahatsizligin_belirtisi_mi/hatice_cay/kose_yazisi/29480

     Derleyen: Karceylanı* 




    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder